BELLEĞİN SIRRI

, , No Comments

Bellek; geçmiş yaşantıların, kazanılan bilgi ve becerilerin korunduğu ve depolanan verilerin gerektiğinde kullanılmak üzere tekrar canlandırıldığı bilişsel bir mekanizmadır. Birçoğumuz unutmaktan şikayet eder dururuz, bilgileri gerektiği zamanda bir türlü geri çağırmayı beceremeyiz. Kimimiz ise yaşadığımız anıların tamamen yok olup gitmesini isteriz. Bugün gizemlerle dolu belleğin sınırlarında dolaşacağız.
 
Her çocuğun bir hayali vardır: H.M'nin ise hayali büyüyünce beyin cerrahı olmak ve beynin işleyişini araştırmaktı. 1930 yılında geçirdiği trafik kazasında kafatası çatlayan H.M. ilk epilepsi nöbetini 10 yaşında geçirdi. Ergenlik çağında nöbetleri gittikçe sıklaştığında liseyi bırakmak zorunda kaldı ve otuzlu yaşlarının başlarında ameliyat olmayı kabul etti. O zamanlar hipokampusun görevi tam olarak bilinmese de duygularla ilişkisi olduğu düşünülüyordu. Dr. Scoville 1950'lerin başında yapmış olduğu ameliyatlarla hipokampuslarının bir kısmı alınan hastaların kişiliklerinde bazı değişimler meydana gelmesi dışında herhangi bir problemle karşılaşmadıklarını ve nöbetlerinin azaldığını gözlemlemişti.
Dr. Scoville, 1 Eylül 1953'te H.M.nin her iki hipokampusundan da 6,5 cm'lik parça çıkardı, işin vahim tarafı geriye kalan küçük parçaların da beynin diğer bölgeleri ile olan bağlantılarını kesti. Takip eden günlerde H.M. ailesini tanıyabiliyor, konuşabiliyordu. Nöbetleri yok denecek kadar azdı ve kişiliği değişmemişti. Hatta IQ'su dahi yükselmişti. Fakat belleği darbe almıştı. Ameliyat öncesine dair birkaç detay hariç hiçbir şey hatırlamıyor, yeni anılar oluşturamıyordu. Konuşması monotondu, yeni tanıştığı kişileri hatırlamıyor, aynı yorumları kelimesi kelimesine tekrar ediyordu. Kimse onu durdurmazsa üst üste defalarca kez kahvaltı edebilirdi. Tüm bunlar hipokampusun, yeni anıların oluşmasında ve depolanmasında beynin diğer bölümlerinden daha fazla katkı sağladığını gösteriyordu.
Daha sonrasında H.M. birçok bilimsel çalışmada yer aldı ve belleğin işleyişiyle ilgili birçok şeyi bilim insanlarına öğretti. H.M. ile ilk çalışmaları yapan Milner'dı. Milner, H.M.'ye bir insanın ilk yapışta zorlanacağı bir görev verdi. Herkes gibi H.M. için de görev oldukça zordu.  Milner aynı görevi 30 kere verdiğinde H.M artık görevi kolaylıkla yerine getiriyordu fakat daha önce bu görevi yaptığına dair hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Hatta sonlara doğru şöyle demişti: "Tuhaf, çok zor olacağını sanmıştım ama oldukça kolay hallettim." Daha önce belleğin tek parça olduğunu düşünen sinir camiası için bu önemli bir buluştu. Bellek zaman, tarif ve olguları hatırlayan "bildirimsel bellek" ve bisiklet kullanma, imza atma gibi bilinçsizce anımsanan şeyleri kapsayan "işlemsel bellek" olarak ikiye ayrılıyordu. H.M.nin bildirimsel belleği hasar görmüştü bu nedenle yeni anılar oluşturamıyordu fakat işlemsel belleği çalışmaya devam ediyordu (daha önce yaptığı alıştırmaları hatırlamasa dahi tekrarlanan görevi kolaylıkla yerine getirebiliyor). Milner bir başka testinde ise H.M'den 584 sayısını olabildiğince uzun bir süre aklında tutmasını istemişti. 15 dakika sonra odaya geri döndüğünde H.M. sayıyı hatırlıyordu. Peki bu nasıl olmuştu? H.M. 15 dakika boyunca sayıyı içinden tekrar etmişti fakat tekrar eden deneylerde H.M. dikkati dağılırsa değil sayıyı bir şeyi hatırlaması gerektiğini dahi bilmiyordu. Bu kısa süreli belleğin varlığına yönelik ilk ipucuydu, üstelik H.M.nin hala sahip olduğu kısa süreli bellek ile yitirmiş olduğu uzun süreli belleğin beyinde farklı yapıları kullandığını gösteren önemli bir delildi.
H.M 20 saniyeye kadar zamanı her sağlıklı insan gibi hesaplıyordu fakat onun için 5 dakika 40 saniyeydi, bir saat 3 dakika, bir gün ise 15 dakika kadardı. O yeni kavramları hiçbir zaman öğrenemedi, ameliyat sonrasındaki doğum günlerini ya da cenazeleri hiçbir zaman hatırlamadı. 82 yaşında solunum yetmezliği ile yaşamını yitirdiğinde belleği hâla 1940'lardaydı. O, beyin cerrahı olamadı fakat beyni sinirbilimciler tarafından en fazla araştırılan beyin olarak tarihe geçti.

.   .   .   .   .

Moskovalı Gazeteci Solomon Shereshevsky ne editörünün kendisine verdiği karmaşık talimatlar sırasında ne de yaptığı röportajlar sırasında asla not almıyordu. İyi bir gazeteci değildi. Bir sabah yine  kağıt kalemsiz Solomon'un neşeyle başını salladığını gören editör sinirlendi ve ona söylediklerini tekrar etmesini istedi. Solomon söylenenleri kelimesi kelimesine tekrar etti, üstelik editörün o sabah söylediği her şeyi. İş arkadaşlarının şaşkın bakışları onu sinirlendirdi, ne yani herkes söylenenleri kelimesi kelimesine hatırlayamıyor muydu?
Bu olaydan sonra Solomon genç sinir bilimci Luria ile görüşmeye başladı. Solomon rastgele söylenen otuz, elli, yetmiş kelime ya da rakamı baştan sona ya da sondan başa sayabiliyordu. Kendisine İtalyanca okunan bir metni İtalyanca bilmemesine rağmen tonlamasıyla birlikte ezbere söyleyebiliyordu, üstelik 15 yıl sonra dahi! Nabzını hızlandırabiliyor, kendini terletebiliyordu. Elinin sobaya yaklaştığı bir zamanı hatırlayarak bir elinin ısısını artırırken buz dolu bir kapta olduğunu hayal ederek diğer elinin ısısını düşürebiliyordu. Fakat o da kendisiyle benzer duruma sahip birçok kişi gibi hayatı boyunca başarılı olamadı. Tek bir kelime dahi onun beyninde müthiş sinestetik bağlantılar kuruyordu ve bir kitaptan iki üç satırdan fazlasını okuyabilmek mümkün değildi. Konuşmalar olmadık yerlere gidiyordu. Hafızası asla unutamadığı bir çok anı, konuşma, kelime ve sayılarla doluydu. Bir yaşından önceki yaşamını dahi hatırlıyordu. Bir gözlemcinin dediği gibi "Zihni izlenimlerden oluşan bir hurda yığınına dönmüştü." O da tıpkı H.M. gibi çaresiz, şaşkın ve bir pusun içerisinde yaşamını sürdürdü.

Kaynakça: İnsan Beyninin Gizemi-Sam Kean


-SİYAHKALEM-  
  

0 yorum:

Yorum Gönder