HAZ İÇİN YAŞAMAK

, , No Comments

Hedonizm, bir kelimeyle özetleyecek olursak: “Hazcılık” yani hayatın ve var olmanın gerçek anlamını hazda arayan bir bakış açısı.

Genelde antik Yunan düşünürü Epiküros ile anılır hedonizm. Buradaki hedef aslında acıdan kaçıp olabildiğince haz almaya çalışmak. Bunun dışında Epiküros materyalizmi* savunur.

Çoğu insan ateizm’den dolayı hedonizm (hazcılık) doğmuştur diye düşünüyor ama tam aksine şöyle diyor Mustafa Akyol: Epikür, “Allah yok, öyleyse sınırsızca haz alalım.” dememiştir. Aksine, “Sınırsızca haz almalıyız, onun için de Allah’ı yok saymalıyız.” demiştir.

Hedonizm, dini en büyük engel olarak gösteriyor. Aslında bir yandan en basit tabirle söylemek gerekirse hazcılığın amacı zihni uyuşturup narkoz vermek.

Şimdi şöyle bir baktığımızda şunu düşünebilirsiniz: “Haz almak neden bu kadar kötü olsun ki? Sonuçta bu dünyaya bir kere geldik, istediğimiz herşeyi yapalım, eğlenelim.”

İşte burada yanılıyoruz. Peki neden yanılıyoruz? Şimdi ona bakalım. Biz aslında “haz” ve “mutluluk” kavramlarını karıştıyoruz birbirine. Birşeyden haz aldığımızda ‘mutlu’ olduğumuzu düşünüyoruz. Çok gariptir ki Batı bu haz konusunu bizden çok daha önce incelemiş ve eleştirmiş!

İngiliz muhafazakâr Spectator dergisinin bir sayısında ki makalede, “haz” ile “mutluluk” arasındaki farkı açıklamışlar. Yazar Roger Scruton’a göre, haz, “tüketilen” bir şeydi: Leziz bir yemek, bir cinsellik anı, bir “çılgın parti” gibi. Tüketilince de yenisi isteniyor, giderek daha fazlası gerekiyor, bu da insanı “haz bağımlısı” kılıyordu. (Mustafa Akyol)

Basit bir örnek vermek istiyorum. Gece kulüplerine giden birçok insan, gece evine geri döndüğünde ve yatağına girip yattığında içinde bir boşluk hissi olduğunu söylüyor. “Ben neden geldim bu dünyaya, nereye gideceğim” gibi sorular soruyorlar kendilerine. Bu tarz insanların hayatını araştırmak isterseniz internette gece hayatını bırakan ve ondan sonra neler yaşadığını anlatan binlerce insan var. Okumanızı/izlemenizi tavsiye ederim.   

Mutluluk haz gibi tüketilen değil, “yaşanan” bir şey. Yani kendimiz dışındaki varlıklarla, onları tüketmeden kurduğumuz hissi ilişkiler. Bir makalede şöyle okumuştum “mutluluk” kişisel gelişimimizin peşinden gitmektir.

“Bu ‘dünyadan’ olanlar, sadece onunla yetiniyor ve dünya çiçeği sanki hiç solmayacakmış gibi, dudaklarını ona yapıştırıyor, bütün hazları ondan emmeye çalışıyor.” (Su Üstüne Yazı Yazmak)

Sadece zevk peşinde koşmanın hayatın amacı olduğunu düşünmek bana pek gerçekçi gelmiyor. Çünkü biz insanız ve etrafımıza baktığımızda birincisi ve en önemlisi ‘ölüm’ var ondan sonra hastalık, yaşlılık, fakirlik, geçmişten gelen sıkıntılar, gelecek endişesi, geçim derdi vs. bu liste böyle çoğalabilir. Bunları göz ardı edemeyiz. Yoksa bir hayvandan ne farkımız kalır öyle değil mi? Hedonizm yani hazcılık, bir azınlığı yani özellikle gençleri içine alıp, çoğunluğu yani yukarıda saydıklarımı dışarıda bırakıyor.

Şeyh Sadi diyor ki; "İnsanlar bir vücudun azalarıdırlar." Organların karşılıklı yardımlaşmalarıyla hayat devam eder. Toplum hayatı da fertlerin dayanışmasına ve birbirleriyle müspet manada ilgilenmesine bağlıdır. Bence bunu unutmamamız gerekiyor.

Ve son olarak: Hazcılığın sonu pesimizmdir yani karamsarlık felsefesidir. Mutsuzluktan intihar noktasına gelenler var. Özellikle maddi hazlarda zirve yapan Batı toplumunda intihar olayları çok daha fazla görülüyor. Demek ki hazcılık, zevk peşinde koşmak, herşeyden lezzet almak insanı mutlu etmiyor bu çok açık bir delil. “Devam etmeyen şeyde lezzet yoktur.”

“Kişi kalbini dünya nimetlerine bağlamaktan vazgeçmekle kalmamalı, eşyaya verdiği kıymeti düşürmeli, yani kırılacak cam parçalarına elmas fiyatı vermekten vazgeçmeli.” (Su Üstüne Yazı Yazmak)

*Materyalizm (maddecilik) yalnızca maddenin gerçek olduğunu, maddi varlık dışında bir varlığın bulunmadığını savunan bir görüştür.


Kaynaklar

Kitap: Su üstüne yazı yazmak- Muhyiddin Şekûr
Maksat114- Anı Yaşa!


-MAVİKALEM-

0 yorum:

Yorum Gönder